30 Aralık 2016 Cuma

ARRIVAL (VARIŞ)



Uzaylıların dünyayı ilk ziyaretini konu alan filmleri bilirsiniz. Birçok türleri vardır, uzaylı tasvirleri ve onların karakterleri senarist ve yönetmenlerin zihinlerinde yoğrulur ve karşımıza gelir. Uzaylılar bu senaryoda dünyaya neden geldiler? Açıkçası filmin etrafında ördüğü konulardan birisi de aslında tam olarak bu. İnsanların amacı “Kurtuluş Günü”’ndeki gibi onları nasıl alt ederiz? değil, “Düş Kapanı” filmindeki entrikalı uzaylılar gibi olacaklarını da düşünmeyin. Uzaylıların dost göründüğü filmlerden bir tanesi diyebiliriz. Ancak onlar hakkında daha fazla bilgi vermesek daha iyi.


Senaryonun başı her ne kadar klasik uzaylıların gelişine benzese de, devamı aynı diyemeyiz. Uzaylıların gemisi bu kez havada duran kocaman bir yarım yumurtayı andırıyor. Dünyanın farklı farklı bölgelerine 12 adet Ufo iniyor ve macera başlıyor. Doktor Louise Banks (Amy Adams) ile bilimci Ian Donnely (Jeremy Renner) Amerika’da bu uzaylılarla iletişim kurmak ve onları anlamak için seçilmiş kişiler. Louise Banks o kadar iyi bir dil bilimci ki neredeyse tüm dillerin matematiğini çözüp öğrenebiliyor. Uzaylılar konuşamıyor olsa da bir şekilde mürekkep sembollerle kendilerini ifade ediyorlar.




İnsanların gerçekliği algılayışı, dil sayesinde olur. Dil, kişinin iç dünyası, çevresi ve dış dünyası üçgeninde iletişim kurduğu bir aygıttır. Leibniz’e göre dil, zihni anlatma aracı olmasının yanı sıra zihni yoğuran bir şey olduğu görüşündedir. Ömer Naci Soykan’a göre “Ancak yüksek olgunluğa erişen dillerde gerçek bir düşünce etkinliği meydana gelebilir” Dolayısıyla filmde Doktor Banks uzaylıların dilini öğreniyor ve bu dile hâkim oldukça hayatında çok önemli değişiklikler yaşamaya başlıyor.





(Bu yazı buradan sonra spoiler içeriyor, seyretmeyenler okumasın lütfen)
O kadar mükemmel bir dil düşünün ki siz o dildeki kelimeleri ve cümleleri düşündükçe olaylara bakış açınız bir bütün halini alıyor. Uzaylıların Dr. Banks’a kazandırdığı yetenek belki bir felaketi önlemesine sebep olacaktır. Çünkü Dr. Banks geleceği görmeye başlıyor. Kısıtlı bir şekilde de olsa gelecekte değişiklikler yapabiliyor.
Filmde uzaylıların niye geldiği sorusu muamma olmakla birlikte, bununla ilgili de bazı teoriler var; mürekkep balığı görünümlü bu dost uzaylılar bize daha sonra kullanacağımız bir dil, ve barışın ne kadar önemli olduğunu vurgulamaya gelmişler. Ancak tabii senaryonun en açık noktası da bu; bize barışı öğretmek için bu kadar uzak yollardan niye gelsinler?  
Filmin baş rolündeki Dr. Banks’ın geleceği gördüğü halde, hayatıyla ilgili aldığı bazı kararlar ise toplumsal açıdan tartışmaya açık. Ya siz olsaydınız ne yapardınız? Diye sormadan edemiyor insan.
(Bu yazı buradan öncesi spoiler içeriyor, seyretmeyenler okumasın lütfen)



Filmin eksi yönlerinden en önemlisi uzaylılarla görüşme süreçlerinin tekrarlar şeklinde olması ve aksiyon bekleyen izleyiciye tam olarak hitap edememesi. Beklentinizi eğer aksiyon değil, felsefi yönde oluştura-bilirseniz bu filmi beğeneceksiniz. Şimdiden kendi alanında bir başyapıt olmaya aday bir film.

Hiç yorum yok: