Transcendence (Evrim)
Bulunduğumuz yüzyıl içerisinde gelişen teknoloji, insanoğlunun
başını döndürürken, istisnasız her yıl elektronik/bilişim cihazlarının bir
basamak ileriye taşınması kafaları karıştırmaya ve biraz da korkuya sebep
oluyor. Soramadan edemiyoruz: Sırada ne
var?
Her ne kadar yapay zeka temelleri basit düzeneklerle
atılmış olsa da , “I robot” kitabıyla Isac Asimov yapay zekanın geleceğini 1940-1950’lerde
ilk aramaya başlayan yazarlardan biridir. İnsanın kendi yaptığı
makinenin/yazılımın gün gelip kendiliğinden karar verme mekanizması
çalıştırması. Hatta zekâsından ötürü duygularının oluşması (her ne kadar somut
olsa da)insanların kafasında her zaman yer tutmuştur. 1968 yılında A space
Oddsey” filminde yine kendini göre mantıklı düşünen bir bilgisayar ile astronotların
mücadelesi anlatılmıştı. Gerçekten de yapay zekâ dediğimiz ruhu olmayan bilgi
depoları gün geldi, Satranç’ta dünyadaki en iyi adamı yendi. Gün geldi, yaptığı
analizlerle bilinmeyen soruların cevabını bulmaya başladı.
Başrollerde Will Caster (Johnny Depp) ve Evelyn Caster (Rebecca Hall) oynuyor. Çalışma
arkadaşları ’ı Joseph Tagger
(Morgan Freeman) ve Paul bettany (Max Waters)’ı da unutmamak
lazım. Dr. Will yapay zekânın babası sayılabilecek bir bilim adamı, karısı da
en büyük yardımcısı. Doktorun aslında
kendi isteği dahi olmadan (zorlama bir şekilde) kendi çalışması olan yapay
zekayla yolları kesişir. Senaryoya göre yapay zekâ ve insan tek vücut haline
gelmiştir, ancak kimin kimi kontrol ettiği konusuna net bir cevap yok.
Yapay zekânın somut düşünce sistemiyle, filmin esas
oğlanı Will (Johnny Depp)’in duygusal tarafı birleşerek güçlü bir organizasyon
kuruyor. Bir tarafta mevcut tüm veriler kullanılarak teknoloji geliştiriliyor,
bir nevi arge çalışması yapılıyor. Diğer taraftan insanları kendine çekebilecek
tarzda sosyolojik nedenler keşfediliyor, üstelik karısı da gönüllü liderlik
yapıyor. Bu işbirliği bugüne kadar birçok filmde karşımıza çıkan düşman yapay zekâların
yapamadığını yapabiliyor! İnsan, yapayzeka ve insan birleşimi modifiye bir
düşmana karşı savaşmak zorunda kalıyor.
Bu doymak bilmeden büyüyen virüs niteliğindeki yapay zeka
teorisi aslında çok ta sağlam temellerde yükselmiyor. Ölen adamın bir menfaatinin
olmaması, hayattayken yaptıklarının tersini yapmasını senaryonun en büyük
zayıflıklardan sayabiliriz. Sanırım, yapay zeka bu tarz ortaklıklardan kurtulup
kendine has duygular kazanmalı. Bunu yapabilmek için de kırk fırın ekmek yemesi
gerek…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder