25 Ekim 2014 Cumartesi

Transcendence (Evrim) YAPAY ZEKA-1

Transcendence (Evrim)

Bulunduğumuz yüzyıl içerisinde gelişen teknoloji, insanoğlunun başını döndürürken, istisnasız her yıl elektronik/bilişim cihazlarının bir basamak ileriye taşınması kafaları karıştırmaya ve biraz da korkuya sebep oluyor. Soramadan edemiyoruz:  Sırada ne var?

Her ne kadar yapay zeka temelleri basit düzeneklerle atılmış olsa da , “I robot” kitabıyla Isac Asimov yapay zekanın geleceğini 1940-1950’lerde ilk aramaya başlayan yazarlardan biridir. İnsanın kendi yaptığı makinenin/yazılımın gün gelip kendiliğinden karar verme mekanizması çalıştırması. Hatta zekâsından ötürü duygularının oluşması (her ne kadar somut olsa da)insanların kafasında her zaman yer tutmuştur. 1968 yılında A space Oddsey” filminde yine kendini göre mantıklı düşünen bir bilgisayar ile astronotların mücadelesi anlatılmıştı. Gerçekten de yapay zekâ dediğimiz ruhu olmayan bilgi depoları gün geldi, Satranç’ta dünyadaki en iyi adamı yendi. Gün geldi, yaptığı analizlerle bilinmeyen soruların cevabını bulmaya başladı.

 Ne var ki yapay zekâ hiçbir zaman tek başına bir amaç üretip bunun uğrunda çalışacak bir ruha sahip olamadı. I robot filmini seyreden birçok kişi, mutlaka anlatılandan bir adım ötesini düşünmüştür. Çünkü I robot filminde geleceğe planlı bir şekilde kurulmuş yapay zeka aslında onu ayarlayan sahibinin planından öteye geçemiyor.(Belki bu hikayeyi mantıklı kılan sebeplerden biri de budur.) Transcendence filminde ise yapay zekâyı yönetebilecek bir ruh var.  Kısacası film, buraya kadar bahsettiğimiz “Yapay zekânın ruhani boşluğunu doldurabilecek, onu yönetebilecek bir insan olsaydı ne olurdu?” Sorusunun cevabını arıyor.


Başrollerde Will Caster (Johnny Depp) ve  Evelyn Caster (Rebecca Hall) oynuyor. Çalışma arkadaşları ’ı  Joseph Tagger  (Morgan Freeman) ve  Paul bettany (Max Waters)’ı da unutmamak lazım. Dr. Will yapay zekânın babası sayılabilecek bir bilim adamı, karısı da en büyük yardımcısı.  Doktorun aslında kendi isteği dahi olmadan (zorlama bir şekilde) kendi çalışması olan yapay zekayla yolları kesişir. Senaryoya göre yapay zekâ ve insan tek vücut haline gelmiştir, ancak kimin kimi kontrol ettiği konusuna net bir cevap yok.




Yapay zekânın somut düşünce sistemiyle, filmin esas oğlanı Will (Johnny Depp)’in duygusal tarafı birleşerek güçlü bir organizasyon kuruyor. Bir tarafta mevcut tüm veriler kullanılarak teknoloji geliştiriliyor, bir nevi arge çalışması yapılıyor. Diğer taraftan insanları kendine çekebilecek tarzda sosyolojik nedenler keşfediliyor, üstelik karısı da gönüllü liderlik yapıyor. Bu işbirliği bugüne kadar birçok filmde karşımıza çıkan düşman yapay zekâların yapamadığını yapabiliyor! İnsan,  yapayzeka ve insan birleşimi modifiye bir düşmana karşı savaşmak zorunda kalıyor.




Bu doymak bilmeden büyüyen virüs niteliğindeki yapay zeka teorisi aslında çok ta sağlam temellerde yükselmiyor. Ölen adamın bir menfaatinin olmaması, hayattayken yaptıklarının tersini yapmasını senaryonun en büyük zayıflıklardan sayabiliriz. Sanırım, yapay zeka bu tarz ortaklıklardan kurtulup kendine has duygular kazanmalı. Bunu yapabilmek için de kırk fırın ekmek yemesi gerek…

Hiç yorum yok: